19 Nisan 2010 Pazartesi

Bendeki AXE etkisi kötü oldu...

     Bu yazıya nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Ama  hangi kimliğimle yazacağımı biliyorum. Kesinlikle reklamcı kimliğimle yazacağım.
     Yaklaşık iki aydır hosteslik yapıyorum iki ay kadar da bunun eğitimini aldım belki ama dört sene reklamcılık okudum ve Axe reklamlarını izleyince adeta kanım dondu.

     Geçen seneki reklam kampanyalarını çok beğenmeme karşın yeni başlatmış olduğu Axejet kampanyası bence hiç yakışmadı. Belki hedef kitlesini etkileyebilecek, erkekleri harekete geçirebilecek bir reklam. Nede olsa  reklamda cinsel öğelerin kullanımı tüketicilerin satın alma motivasyonunu ve arzularını harekete geçirmede etkili. Bu bilinen bir gerçek. Ama bir reklamda kadının (dikkatinizi çekerim hosteslerin demiyorum) bu şekilde kullanılması bence son derece çirkin. Bunun yanında hosteslik mesleği de ayaklar altına alınmış. Reklamda amaç sadece hedef kitleyi harekete geçirmek değil bunu doğru bir şekilde yapabilmektir. Etik kuralların uygunluğu göz ardı edilmemelidir.


     Öncelikle hosteslik böyle bir meslek değil. Hosteslerin uçaktaki görevini kendilerine hizmet etmek, güzel gözükmek ve gülümsemek olarak algılayanlar varsa eğer, acil bir durumda mesela uçakta kalp krizi geçirdiklerinde, ya da yangın çıktığında (ki söndürülmezse uçak dakikalar içinde kül olabilir), ya da suya veya karaya acil iniş yapıldığında tahliye gereken bir durumda ne yapacaklarını da düşünseler iyi olur. Çünkü bu ve bunun gibi durumlarda size sıkıştırılmış bir tüpün içinde 35000-40000 feet yükseklikte ne bir doktor, ne bir itfaiyeci nede bir cankurtaran yardım edebilir. Bunun eğitimini alan ve böyle durumlarda sizi kurtaracak olan hosteslerdir. Bunun yanı sıra bu mesleği yapan sadece bayanlar değildir.
     Axe'ın yeni kampanyası "AxeJet Uçurur" kadınları aşağılamakta ve küçük düşürmektedir. Dekolte kıyafetli hostesler reklamın görebildiğimiz kısımda erkek yolcularını memnun etmek için yanına uzanıyor, jakuzi keyfinde eşlik ediyor ve masaj yapıyor. Reklamın sonundaki kokpit sahnesi de ilginç. Yüzlerinde tuhaf bir gülümseme ile size bir şeyler ima etmeye çalışır gibi duran kaptanlar bu reklamda ne yerine konmuş siz düşünün.  İnteraktif reklam adı altında ise bir site oluşturulmuş. Uçuş melekleri dedikleri, bu meleklikten çok uzak frapan kadınlar sizi siteye üye olup mil kazanmaya davet ediyor. Bir de şimdiden ilk uçuş meleği seçilmiş "Audrey". 22 yaşındaki bu kızımızın ölçülerine ve aldığı eğitimlere resmine tıklayarak ulaşabiliyorsunuz. Masajla rahatlatma, egzotik masajlar ve farklı masaj yağları denemek aldığı kurslar içerisinde.


     Reklamcılık sektörünün önde gelen dergilerinde bu reklam kampanyası yazılıyor, övülüyor, interaktif reklamlarını yapanlar kendileriyle gurur duyuyor. Ben ise bunları okudukça daha fazla sinirleniyorum. Bu çirkinliğin farkına varmaları için ne gerekiyor acaba?
   

17 Nisan 2010 Cumartesi

Yaratıcı Özgeçmiş (Creative CV)

     Değişen ve gelişen bir dünya da yaşıyoruz. Yıllar geçtikçe teknolojinin gelişmesiyle beraber hiçbir şey eski halini koruyamıyor ve yeni yapılara bürünüyor. Peki, durum böyleyken neden iş başvurusu için hazırlanan özgeçmişler hala beyaz bir A4 kâğıdından ibaret? E özgeçmiş bu amacı belli, içeriği önemli dediğinizi duyar gibiyim. Ama bence işler hiç de öyle değil. En azından bu madalyonun sadece bir tarafını kapsıyor.


     Görselliğin hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu artık bilmeyen yoktur sanıyorum. Görsellik fark yaratmak ve aynı olan rakiplerin arasından sıyrılmak için kullanılabilecek en büyük silah. İş başvurularında da dış görünüm olarak diğerleriyle aynı olan özgeçmişlerin arasından, yaratıcılıkla sıyrılıp değerlendiren kişinin farkındalık alanına usulca sızabilirsiniz. Böylece içeriği hakkında iddialı olduğunuz özgeçmişinizin diğerlerinden farklı bir gözle okunmasını ve unutulmamasını sağlayabilirsiniz.

     Bence bu bütün sektörlerde kullanılabilecek ve kesinlikle artı sağlayacak bir şey ama özellikle yaratıcılıkla alakalı mesleklerde artık kesinlikle atlanmaması gereken ve önem taşıyan bir ayrıntı.

     Kendim için hazırladığım iki yaratıcı özgeçmiş örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum.



     Poker oynayanlar Royal Flush’ın ne olduğunu iyi bilirler. Pokerde eliniz bu şekilde diziliyse çok şanslısınız demektir. Ben de bu özgeçmişte reklam sektörünü poker oyununa benzettim. Bu oyunda elimin iyi olduğunu, bu işi hakkıyla yapabilecek beceriye sahip olduğumu vurgulamak istedim. Hem tasarıma uyum sağlamadığı için hem de gizem katabilmek için kendi resmimi kullanmadım. Fonda çuha rengi kullanmayı düşündüm ama siyah fon üzerine beyaz yazı kullandım çünkü böyle daha asil durduğuna karar verdim.



     Diğer özgeçmişimde ise post it leri kullandım.

     Bu küçük yapışkanlı kağıtlar çoğumuzun en büyük kurtarıcıları. En azından benim için öyle. Unutmamamız gereken şeyleri not alıp gözümüzün önüne yapıştırıyoruz. Dikkat çeken renkleri gözümüze çarpıyor. Burada da hayatımın evrelerini küçük notlar halinde yazıp renkli bir özgeçmiş oluşturmak ve tabiri caizse değerlendiren kişinin gözüne sokmak istedim.
    
     Siz de kendinize, kişiliğinize, mesleğinize uygun fikirler bulup yaratıcı özgeçmişler oluşturabilirsiniz. Farkı fark etmek herkesin harcı olmasa da bence bunu başarabilen biri tarafından farkedilmek güzel olur. Sizce ?

26 Mart 2010 Cuma

İlk...

     Bir blog oluşturmaya, artık yazılarımı (ya da en azından bazılarını) buraya yazmaya karar vereli çok olmuştu. Ama blog oluşturup bırakmıştım. Şimdi yine nereden aklıma geldi diye sorarsanız okumaya başladığım bir kitabın ve hasta yatağımda yapacak birşeyler aramamın büyük etkisi oldu. 
     Bu arada okuduğum kitabı merak edenler varsa hemen söyleyeyim. Kitabın yazarı Jeff Jarvis ismi de "Google olsa ne yapardı."  Gerçekten güzel bir kitap. Ama reklam sektörünü ve reklamcıları çok eleştiren hatta gereksiz olduklarını söylemeye kadar varan tabirleri var ve bu hiç hoşuma gitmedi. Her ne kadar mesleğimi yapamıyor olsam da reklamın, reklam ajanslarının ve reklamcılığın öneminin böylesine küçümsenmesine tahammül edemiyorum.  İnternet reklamlarının az bütçeyle çok büyük kitlelere ulaşabildiğini reklamcılar da inkar etmiyor ki zaten. İnternet reklamcılığı diye bir sektörün geliştiğini ve bunun önemini her fırsatta dile getiriyorlar. Ama bunu yapabilmek için de reklamcılara ihtiyaç var. Herkes kendi kafasına göre birşeyler yapabilir ve bununla hedef kitlesine reklamcılar olmadan ulaşabilirse ozaman biz neden bunca sene okuyup eğtitim alıyoruz? Bence her iş, konusunda uzman kişiler tarafından yapılmalı. Zira işinin ehli olmayan, bazı desteklerle bir yerlerde oturan kişilerin nasıl çuvalladıklarını hepimiz gayet iyi biliyoruz.
     Neyse kitabı bitirmeden daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Bittiği zaman bir yazı daha yazar kitaptan daha detaylı bahsederim.